Tek Başına Tedbirler Yeterli Mi?

Bugüne kadar alınan tedbirler, uygulanan kısıtlamalar, normalleşme adımları, tedbirlere uyduk, uymadık gibi aslında idârî başlıklar altında elde ettiğimiz sonuçları yorumlamaya çalıştık. (Normalleşme ve Tedbirsizlik Etkileri – 27 Haziran 2020), (65 Yaş Üstü Kısıtlaması Mı? 65 Yaş Altı Kısıtlaması Mı? – 29 Haziran 2020)

Konunun tıbbî kısmına girmem haddimi aşmak olur, lâkin yine sayılar üzerinden bazı değerlendirmeler yapmaktan da kendimi alamıyorum.

Daha önceki değerlendirmelerimizde tedbirlerin başarısı ve doğruluğunu veriler üzerinden gördük. Tedbirlerin gevşetilmesi ve toplumsal gevşememiz neticesinde ise karşılaştığımız olumsuz sonuçları da gördük. Ancak bu iki dönem içinde gizli bir hususu daha bu paylaşımımızda değerlendireceğiz.

Yoğun bakım ve solunum desteği sayılarını aşağıdaki grafikte görebiliriz.

Grafik 1 – Yoğun bakım ve solunum desteği sayılarında zirve ve dip noktalar

Grafikte 2 tarihi işaretledim. Bunlar zirve noktası (19 Nisan) ve dip nokta (5 Haziran). Bu 2 tarihte kayıplar tarafında neler yaşadığımıza da bakalım.

Grafik 2 – Günlük kayıp sayılarında zirve ve dip noktalar

Zirve nokta olan 19 Nisan’a kadar günlük kayıplarda artışı müteakip 19 Nisan’da zirve noktaya ulaştığımızı görebiliyoruz. 5 Haziran’a kadar da aynı yoğun bakım sayılarında olduğu gibi gerçekten kayıplarda da düşüş eğiliminin devam ettiği açık bir şekilde görülüyor.

Tam da burada dikkatimizi bir şey çekiyor. 5 Haziran dip noktasından sonra yoğun bakım sayıları artarken kayıplarda aynı artışı görmedik. Burada aklımıza bir soru geliyor: 5 Haziran’a kadar birbirini takip eden bu grafikler bu tarihte neler oldu da birbirinden ayrıştı?

Grafik 3 – Yoğun bakım ve solunum desteği ile günlük kayıp sayılarında düşüş ve artış eğilimleri

9 Mayıs ve 7 Temmuz tarihleri bölgesinde (±2 gün) günlük yoğun bakım ve kayıp sayılarını aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.

TarihYoğun Bakım
Sayısı
Kayıp
Sayısı
7-11 Mayıs1,126-1,26047-57
5-9 Temmuz1,127-1,17916-22
Tablo 1 – Belirli tarih aralıklarında yoğun bakım ve kayıp sayıları

Evet yoğun bakım sayıları bu kadar benzerken kayıplarda 3’te 1 oranda olması küçümsenecek bir fark olamaz. Ama aslında bu en basit soru! Ben soruyu biraz daha zorlaştırayım; bu tarihten önce acaba bu grafikler paralel miydi?

Elimizdeki şu ana kadar sunduğum veriler 2 boyutlu; biraz daha boyut katmak adına kayıplarımızın yoğun bakım hastalarımıza oranlarını bir görelim.

Grafik 4 – Kayıp sayılarının yoğun bakım sayılarına oranı

Burada aslında yoğun bakımda yatan hastalarımızın sayısı ile kayıplarımızın sayısı arasında doğrusal bir ilişki olmadığını görüyoruz. Özellikle yukarıda zirve nokta olarak tespit ettiğimiz 19 Nisan’a çok yakın bir tarihten sonra kayıp sayısı lehine düşüş eğiliminde olan bir ilişki görüyoruz. O zaman şu ana kadar belirlediğimiz 3 farklı tarihte ve bugün için bu oranın sayısal değerini bir kontrol edelim.

TarihYoğun Bakım
Sayısı
Kayıp
Sayısı
Oran
(%)
19 Nisan1,9221276.6
9 Mayıs1,168504.3
5 Haziran592183.0
9 Temmuz1,179181.5
Tablo 2 – Belirli tarihlerde yoğun bakım ve kayıp sayıları ile oranları

Sürekli azalan bu oran bizi yavaş yavaş 5 Haziran sonrası yoğun bakım sayımız artmasına rağmen yatay seyir gösteren kayıp sayımızı açıklıyor değil mi? Ama aynı zamanda aslında 5 Haziran öncesi de bu iki küme arasında paralel bir ilişki olmadığını gösteriyor. Nitekim 19 Nisan – 5 Haziran arasında yoğun bakım sayısı 3.2 kat düşerken (1,922/592), kayıp sayısı 7.1 kat (127/18) düşmüştür.

Tüm sorularımız cevap buldu mu? Hayır! Tek bir soru kaldı: Neden? Aslında bu sorunun cevabı daha önce paylaştığımız grafiklerde saklı!.. Ancak gelin daha net ortaya koyalım.

Grafik 5 – Solunum desteği alan hastaların yoğun bakım hastalarına oranı

Yukarıda gördüğünüz grafik salgının başından itibaren yoğun bakımda yatan hastalarımızın ne kadarının solunum desteği aldığını gösteriyor. Çok açık bir şekilde ilk günlerde %73 olan bu oranın bugünlerde sürekli azalan bir eğilim ile birlikte %34’ün altına düştüğünü görüyoruz.

Yoğun bakımda yatan hasta sayımız bir taraftan düşerken eş zamanlı olarak solunum desteğine ihtiyaç duyan hasta oranımızı da düşürmeyi başardık. İşte belki de esas başarı burada gizli! Tedavi uygulamalarımız her ne ise gayet isabetli tercihler yaptığımızı sayılar bize net bir şekilde söylüyor.

Buradan sonrası ise haddimi aşmak olur. Hekimlerimiz solunum desteği ihtiyacını nasıl düşürdüklerini şüphesiz yakın zamanda bilimsel yayınlarla hem bizlere hem de uluslararası tıp dünyasına anlatacaklardır.