Hasta Sayımızı Biliyoruz, Peki Vak’a Sayımız Kaç?
Günlük açıklanan verileri yakînen takip eden herkesin bildiği üzere 29 Temmuz 2020 itibâriyle günlük açıklanan veriler “vak’a” sayısından “hasta” sayısına çevrildi. Bu iki tanım arasındaki fark da Sağlık Bakanımız tarafında açıklandı. Tartışma ise burada başladı; 29 Temmuz’dan sonra hasta sayımızı biliyoruz ama peki vak’a sayımız kaç?..
Sağlık Bakanlığı açıklamadığı müddetçe net rakamları bilmek şüphesiz mümkün değil, ancak bu sayıyı tahmin etmek de çok zor değil! En azından sayıların ve grafiklerin diliyle…
Burada aslında çok da karmaşık olmayan bir yöntem kullanacağız. Şu ana kadar yaptığımızın tersi olarak kayıp sayıları üzerinden vak’a sayılarına ulaşmaya çalışacağız.
Kayıp sayılarında raporlamada herhangi bir değişiklik yapılmadığını biliyoruz. Aynı zamanda kayıplara ait veriyi, en yüksek kayıp veren şehir olan İstanbul’un belediye tarafından açıklanan günlük ölüm sayılarının son 5 yıldaki değişimine bakarak yaptığımız analizde teyit etmiştik (en azından 10 Eylül’e kadar): “Gerçek Ölüm Rakamları Saklanıyor Mu? – İstanbul’a İstatistiksel Bakış“.
Şunu biliyoruz ki raporlamanın değiştiği Temmuz ayı sonunda artık kayıp oranımız durağan bir orana ulaşmıştı: %2.5
Bu oranın o tarihten sonra da sabit kaldığı var sayımı üzerine analizimize başlayalım. İlk olarak vak’a ve kayıp sayılarını bir grafik üstünde birleştirelim.
Bu grafikte açıkça görülüyor ki Ağustos ayı ortalarına kadar vak’a sayıları ile kayıpların ölçek farkı olmakla beraber birbirine benzer bir eğilim göstermektedir. Ancak ilk vak’a ile ilk kayıp arasında 6 günlük fark olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle bu iki verinin başlangıçlarını hizalayarak grafiğe tekrar bakalım.
Benzerliğin neredeyse üst üste gelecek şekilde daha net olduğunu görüyoruz. Her iki grafik için ölçeklere baktığımızda ise ilk başta belirttiğimiz %2.5 / 40 kat (5,200 / 130) oranına da dikkat çekmek isterim.
Şimdi gelelim yeşil daire içine aldığımız bu benzerliğin bozulduğu döneme… O bölgeye biraz yakından bakarak analizimize devam edelim.
Bu aşamadan sonra her şey bir kabul ve tahmin yürütme olarak düşünülmelidir. Artık kayıpları grafikten çıkartarak kayıp sayılarından aldığımız verileri vak’a sayısına çevirmek zamanıdır. Kırmızı ile taralı bölge bizim toplam vak’a olarak tahmin ettiğimiz sayılardır. Mavi çubuklar ise hasta olarak raporlanan sayılardır. Bu iki grafik arasındaki fark ise raporlanmayan vak’a olarak düşünülebilir.
Başlangıçtan gelen 6 günlük fark ile bugün itibâriyle 1 Ekim tarihine kadar tahminde bulunabiliyoruz. Grafikte gördüğümüz sayıları bir tablo hâlinde kontrol edelim.
Gün | Raporlanan Hasta | Tahmin Edilen Toplam Vak’a | Raporlanmayan Vak’a |
---|---|---|---|
41 gün | 64,347 | 96,000 | 31,653 |
En düşük gün 22 Ağustos | 1,309 | 1,440 | 131 |
En yüksek gün 18 Eylül | 1,771 | 2,960 | 1,189 |
Yapılan tahmin doğrultusunda grafiklerin ayrıştığı 41 günlük dönemde raporlanan 64,347 hasta sayısının dışında yapılan tetkikte sonucun pozitif çıktığı ancak belirti göstermediği için hasta olarak raporlanmayan 31,653 vak’anın (açıklananın yarısı kadar daha) olduğunu söyleyebiliriz. Bu da günlük yaklaşık 800 vak’anın raporlanmadığını bize gösteriyor.
Yine bu tahmine göre bu dönemde görülmesi muhtemel zirve noktanın ise 2,960 olduğunu da söyleyebiliriz. Bu zirvenin salgının ilk döneminde 11 Nisan’da yaşanan 5,138’lik zirvenin uzağında olduğunu da belirtmekte fayda var.
Özetle raporlama tekniğinde yapılan değişiklik hepimizin kafasında karışıklığa sebep olmakla beraber sayılar bize raporlanmayan vak’aların boyutunun çok büyük olmadığını söylüyor.