Venezuella Peynir Sektörümüzü Bitirecek!..
Birkaç gündür Venezuella ile yapılan peynir ticâreti ile ilgili anlaşma nedeniyle peynircilik sektörümüz üzerinden tepkiler var. Şüphesiz ithâlatın artmasını hiç birimiz istemeyiz, ancak tek taraflı sadece bizim sattığımız bir ticâretin de olamayacağını da kabûl etmemiz gerekir.
Bu tartışmalarla birlikte peynir için dış ticâretimizin durumunu değerlendirmek istedik. Peynir, dış ticâret ürün gruplarında ilk defa 2002 yılında yer almış. Muhtemelen bu tarihten önce süt ürünleri grubunda yer alıyordu. Bu nedenle 2002 yılı öncesine gidemiyoruz.
İlk olarak toplam ithâlat-ihrâcat rakamlarımızla başlayalım:
Grafikten açıkça görüleceği üzere peynir konusunda Türkiye’nin ihrâcatı ithâlatının oldukça önünde, yâni ciddi anlamda dış ticâret fazlası veriyoruz. Bu fazlanın değerine ve ihrâcatın ithâlatı karşılama oranına da bir bakalım.
2002 yılında 10 mliyon ABD Doları mertebesinde olan fazlanın 2019 yılında 130 milyon ABD Dolarına kadar çıktığını görüyoruz. 2020 yılı henüz tamamlanmadığı için 7 aylık veri şu an 80 milyon mertebesinde ki yıl sonuna kadar nisbî bir hesaplama ile 140 milyon ABD Dolar ihrâcat bekleyebiliriz.
Aynı dönemde ihrâcatın ithâlatı karşılama oranının ise sürekli bir artış eğilimi ile %230 mertebesinden %800 mertebesine kadar çıktığı da grafiklere açıkça görülmektedir.
Tüm bu sayılar bizlere peynir ürün grubunda dış ticârette net ihrâcatçı konumunda olduğumuzu söylüyor.
Dış ticâretimizde ihrâcat yaptığımız 112 ülke varken ithâlat yaptığımız 47 ülke bulunmaktadır.
Sizlere bu verileri iki ayrı gruba ayırarak da sunmak istiyorum.
– Gelişmiş ülkeler
– Gelişmemiş ülkeler
Bu iki ülke grubu için toplam dış ticârete bir bakalım.
Gelişmiş ülkeler tarafında ithâlatın ihrâcattan yüksek olduğunu ancak dış ticâret mertebesinin nispeten düşük olduğunu görüyoruz. Ancak gelişmemiş ülkeler tarafında ithâlat sıfıra yakın iken ciddi bir ihrâcat yapılmaktadır.
Bu durumda gelişmiş ülkeler karşısında dış ticâret açığı verirken gelişmemiş ülkelerde dış ticâret fazlası verilmektedir. Bu dengenin toplamını Grafik 2 üzerinde görmüştük. Bu dengeyi seçilmiş ülke gruplarını temel alarak tekrar edelim.
Gelişmiş ülkeler ile yapılan ticârette verdiğimiz açık fazlamızı aşağıya çekse de etkisinin çok yüksek olmadığını görüyoruz.
Açık verdiğimiz gelişmiş ülkelerde ihrâcatın ithâlatı karşılama oranına da bakalım.
2002 yılında %30 mertebesinde olan ve zaman zaman %20’lere kadar düşen karşılama oranının 2018 ile birlikte ciddi bir tırmanışa geçtiğini ve 2019’da %50’nin üzerine 2020 ilk 7 ay itibâriyle de %80 mertebesine çıktığını görüyoruz.
Netice itibâriyle dış ticâret penceresinden baktığımızda peynir üreticilerimizin ciddi bir başarı elde ettiğini söyleyebiliriz.
Venezuela’dan sıfır gümrük ile ithâl edilmesi üzerine anlaşma yapılan miktar ise toplam bin 500 ton. Bu miktarda peynirin en yüksek fiyatla (5 ABD Doları / kg) ve tek seferde ithâl edilmesi hâlinde değeri 7.5 milyon ABD Doları olacaktır. Toplam ithâlatımızın 30 milyon ABD Doları ve toplam fazlamızın 130 milyon ABD Doları mertebesinde olduğunu düşündüğümüzde bunun etkisi çok yüksek olmayacaktır.
Dış ticâret açısından durum bu iken peki yurt içi tüketim tarafından da kısaca bir bakalım.
Türkiye’de 2018 yılı için Ulusal Süt Konseyi tarafından hazırlanan rapora göre yıllık toplam peynir tüketimimiz 756 bin ton olarak belirlenmiştir.
Venezuela’dan ithâl edilecek miktar ise bin 500 ton olarak duyurulmuştur. Bu miktar toplam tüketimimizin %0.2’sine bir başka deyişle binde 2’sine tekâbül etmektedir. Peki bu miktar peynir sektörümüzü ne kadar etkiler? Sayıların bize söylediği; gelişmiş ülkelerden yaptığımız peynir ithâlatından daha fazla etkilemeyecektir…
Burada benim gördüğüm yapılan bu anlaşmanın altında ciddi ambargo altında olan Venezuela’ya destek olmak ve bir nefes aldırmak olduğudur. Yoksa inanın Bakan seviyesinde bin 500 ton peynir ithâlatı konuşulacak bir konu hiç değildir!..