Asgâri Ücretin ve Farklı Ürünler Temelinde Alım Gücünün Yıllara Göre Değişimi
Türkiye’de ekonomide en çok konuşulan ve tartışılan konularının başında gelir: Asgâri Ücret. Hepimizin çok daha yüksek olması ve değerini korumasını, insânî yaşam seviyesine ulaşmasını istediğimiz ücrettir.
İlk olarak bu ücretin ne zamandan beri hayatımızda olduğundan başlayalım. Türkiye’de asgârî ücret ilk olarak yasalarımıza 1936 tarihinde girmekle berâber ilk uygulama 1951 yılında yapılmıştır. Ancak 1951-1967 yılları arasında ücret mahallî asgârî ücret tespit komisyonları aracılığıyla yerel olarak uygulanmıştır. 1968-1974 yılları arasında ise mahallî komisyonlar yerini merkezî komisyona bırakmış ancak ücret yine bölgesel olarak farklı olarak belirlenmiştir. Ulusal asgârî ücret uygulaması 1974 yılı ile başlamıştır.1
Bu nedenle paylaşımımızda 1975 ve sonrası için ulusal belirlenen ücret üzerinden değerlendirmemizi yapacağız. Öncelikle asgârî ücretin (brüt TL) yıllara göre değerine bir bakalım:
Yıl | Asgârî Ücret (TL) |
---|---|
1975 | 1,200 |
1976 | 1,200 |
1977 | 1,800 |
1978 | 3,300 |
1979 | 3,300 |
1980 | 5,400 |
1981 | 5,400 |
1982 | 10,000 |
1983 | 16,200 |
1984 | 16,200 |
1985 | 24,525 |
1986 | 41,400 |
1987 | 41,400 |
1988 | 74,250 |
1989 | 126,000 |
1990 | 225,000 |
1991 | 414,000 |
1992 | 801,000 |
1993 | 1,449,000 |
1994 | 2,497,500 |
1995 | 4,173,750 |
1996 | 8,460,000 |
1997 | 17,010,000 |
1998 | 35,437,500 |
1999 | 78,075,000 |
2000 | 109,800,000 |
2001 | 139,950,000 |
2002 | 222,000,750 |
2003 | 306,000,000 |
2004 | 423,000,000 |
2005 | 489 |
2006 | 531 |
2007 | 563 |
2008 | 608 |
2009 | 666 |
2010 | 729 |
2011 | 797 |
2012 | 887 |
2013 | 979 |
2014 | 1,071 |
2015 | 1,202 |
2016 | 1,647 |
2017 | 1,778 |
2018 | 2,030 |
2019 | 2,558 |
2020 | 2,943 |
46 yıllık veriyi aynı grafikte sunduğumuzda ilk 25-30 yıllık süredeki verinin net anlaşılmadığını görüyoruz. Buna yüksek enflasyona bağlı asgârî ücretin değer olarak yüksek artışı sebep olmaktadır. Bu nedenle bu grafiği 3 parçaya böleceğiz.
Bütüne baktığımızda asgârî ücretin sürekli artış eğiliminde olduğunu görüyoruz. Ancak mutlak değerdeki bu artışı diğer parametrelerle birlikte değerlendirdiğimizde anlamlı hâle getirebiliriz.
Asgârî Ücret – ABD Doları
İlk değerlendirmemizi ABD Doları üzerinden yapalım. Uzun uzun tablolarla anlatmak yerine daha anlaşılır olması nedeniyle grafikler üzerinden anlatmaya çalışacağız. Ayrıca mâlumunuz yılın ortasını geçtik. Asgârî ücretimiz değişmedi ancak bahsedeceğimiz parametrelerde yıl başından îtibâren değişiklikler oldu. Bu nedenle şu andan itibaren göreceğiniz grafiklerde Ağustos 2020 verileri de eklenmiştir.
Grafikten gördüğümüz asgârî ücretin ABD Doları karşısında değişimini 3 ana bölgeye ayırabiliriz.
– 1975 yılından 2000’li yılların başına kadar olan dönemde 55-175 ABD Doları aralığında dalgalanmalar olmakla beraber anlamlı bir artış olmamış.
– Ancak 2000’li yılların başında (2001 ekonomik krizi etkisiyle 2002 yılı hariç) 520 ABD Dolarına varan ciddi bir sıçrama gerçekleşmiş.
– 2008 yılı itibariyle sıçrama şeklinde hızlı artış hız keserek daha yavaş bir artış eğilimine girmiş.
Burada 2020 yılı Ağustos ayı itibâriyle bu son eğilimi aşağı yönde kıran bir gidişâta dikkat çekmeliyiz. Yıl sonunda gerçekleşecek döviz kuru ve yapılacak asgârî ücret artışı ile bu eğilimin devam edip etmediği ya da gerçekten aşağı yönde kırılıp kırılmadığını göreceğiz.
Tüm zamanlarda asgârî ücretin rekor seviyesinin ise 2016 yılı başında 563.40 ABD Doları ve dip noktanın 1985 yılı başında 54.9 ABD Doları ile gerçekleştiğini de tespit ederek diğer parametrelere geçelim.
Asgârî Ücret – Altın
İkinci karşılaştırmamızı altın üzerinden yapacağız. Sunacağımız grafik 1 asgârî ücret ile kaç gram altın alınabildiğinin yıllara göre değişimi olacak.
Karşımıza inişli-çıkışlı bir grafik çıkıyor. Bu iniş çıkış arasında zirve noktanın 26.4g ile 2005 olduğunu ve dip noktanın ise 3.0g ile 1981 olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yukarıdaki ABD Doları cinsinden asgârî ücretin değişimini göz önünde bulundurduğumuzda 400 ABD Dolarının üzerinden olduğumuz 2008 sonrası dönemde bugün 6.4g’a kadar düşen bir eğilim olduğu da âşikâr.
Bu durumda bu dalgalanmadaki artış ve düşüş eğilimlerinin tek başına anlamlı olmadığını görüyoruz. O zaman başka bir parametreyi de dâhil etmeliyiz. Bu da altının değerinin kendi borsasında değişken değeri olmalı!.. O zaman bu grafiği anlamlı kılmak için altının aynı dönemdeki uluslararası piyasadaki birim ons fiyatının değişimini de grafiğimize ekleyelim.
Bu grafik ile asgârî ücret – altın ilişkisini daha net ortaya koyabiliyoruz. Altının ABD Doları cinsinden değerindeki artış dönemlerinde tabî olarak alınabilecek miktarın düştüğü, tersi durumda da arttığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda alım gücümüzün altın üzerinden ölçülmesinin objektif bir parametre olmadığını söyleyebiliriz.
Değerlendirmemize biraz daha gündelik hayattaki ürün grupları üzerinden devam edeceğiz.
Asgârî Ücret – Benzin
Dışa bağımlı olduğumuz petrol ürünlerinin en başında gelen benzin günlük hayatımızda ulaşımın ana maliyet unsurlarından biridir. Size yine 1 asgârî ücret ile kaç litre benzin alınabildiğini gösteren grafik ile durumu göstereceğiz.
Dikkatimizi çeken 2000-2014 arasında 180-240 litre mertebesinde durağan bir dönem olmakla beraber bu dönemin öncesi ve sonrası dönemlerde göreceli artış eğilimleri bulunmamaktadır. Değerlendirme döneminde dip nokta 110.0 litre ile 1985 yılı iken zirvenin yaşadığımız günlerde 446.6 litre olduğunu belirtmekte fayda var.
Ancak aynı altında olduğu gibi birim fiyatın dış piyasada değişkenlik gösterdiğini düşündüğümüzde karşılaştırmayı yine 2 boyuta çıkarmak doğru olacaktır. Bu nedenle 1 varil ham petrolün aynı dönemdeki uluslararası piyasadaki birim varil fiyatının değişimini de grafiğimize ekleyelim.
Aynı altında olduğu gibi benzinde de benzer durumu tespit ediyoruz. Ham petrolün ABD Doları cinsinden değerindeki artış dönemlerinde tabî olarak alınabilecek miktarın düştüğü, tersi durumda da arttığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda alım gücümüzün benzin üzerinden ölçülmesinin de objektif bir parametre olmadığını söyleyebiliriz.
Asgârî Ücret – Ekmek
İşi “sağlıklı mı, değil mi?” tartışmasını hekimlere bırakarak toplumsal olarak temel gıda sınıfında değerlendirdiğimiz ekmek alımı açısından asgârî ücretin değişimine bir göz atalım. Burada değerlendirmemizi İstanbul’daki kg ekmek fiyatı temelinde yapacağız.
1991-1998 yılları arasındaki durağan ve 2010-2013 arasındaki artış dönemleri dışında sürekli ve anlamlı bir artış eğilimi olduğunu grafikten açıkça görebiliyoruz. Yaklaşık 30 yıl önce 132.5kg ile başladığımız ve 1995 yılında 111.3kg ile dip noktayı gördüğümüz ekmek alım gücünde bugün 490.5kg ile zirveyi görmüş durumdayız.
Asgârî Ücret – Süt
Bu sefer tartışmasız temel gıdamız olarak sınıflandıracağımız süt ürünlerinin adı üstünde temeli olan süt alım gücü ile değerlendirmemizi genişletelim. Size sunacağımız grafik Ulusal Süt Konseyi tarafından îlân edilen çiğ süt fiyatları üzerinden hesaplanan verileri göstermektedir.
Süt alımı açısından 1993 yılından itibâren dönemsel dalgalanmalar ve kısmî düşüşlerle berâber genel bir artış eğiliminin olduğunu görüyoruz. Asgârî ücretin en az çiğ süt alabildiği yılın 261.0 litre ile 1995 yılı olurken 2019 yılında 1,504.9 litre ile zirveye ulaştığımız da açıkça görülmektedir.
Asgârî Ücret – Et
Ürün grubu temelinde yapacağımız son değerlendirmeyi yine beslenmemizde önemli yeri olan et temelinde yapacağız. Analizimizde Ulusal Kırmızı Et Konseyi tarafından îlân edilen Dana Bıçak Yağsız Et fiyatı (tüm bölgelerin ortalaması) kullanılacaktır.
Et alım gücünde de süt için gördüğümüz sürekli bir artış eğilimi gözümüze çarpıyor. Ancak buradaki artış eğiliminin nispeten daha yavaş olduğuna da işâret etmek gerekir. Ayrıca 6-7 yıllık aralıklarla şok düşüşler (1984, 1987, 1995, 2003, 2010) olduğu ancak toplamdaki artış eğilimini çok da sekteye uğratmadığını söyleyebiliriz.
Belirlenen tarih aralığında 32.7kg ile 1995 yılının dip nokta olduğu ve zirvenin ise 92.1kg ile 2020 yılına ait olduğunu belirterek bu fasılı kapatalım.
Netice itibâriyle asgârî ücretin yıllar içinde değişimini sadece mutlak değer üzerinden değil ABD Doları, altın ve benzin gibi parametreler ve et, süt ve ekmek gibi ana besin grupları temelinde değerlendirdiğimizde altın dışında tüm unsurlarda asgârî ücretin alım gücünün artış gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak alım gücünde ciddi daralma olan altını ve her ne kadar alım gücünde artış olsa da benzini objektif parametre sınıfına koymamızın doğru olmayacağını nedenleri ile açıklamaya çalıştık.
3 ana gıda ürünü ile sınırlı tuttuğumuz analizimizi tek tek ürünleri ilave ederek biraz daha genişletmek şüphesiz mümkün. Ancak bu aşamada belki de daha kapsayıcı bir analizi 2 veri ile karşılaştırma yaparak yapabiliriz. Her ay değişik sendikalar tarafından açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı tutarları bize yol gösterebilir.
Açlık / Yoksulluk Sınırı ve Asgârî Ücret
Bu aşamada Türk-İş tarafından açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı tutarlarının (4 kişilik aile) 1 asgârî ücret tarafından karşılanması oranına bakacağız. Bu tutarlar her ay açıklanmakla beraber biz yine yıllık olarak değişimi kontrol edeceğiz.
Burada açlık sınırındaki artışın gıda enflasyonunu ve yoksulluk sınırdaki artışın ise temel enflasyonu temsil ettiğini hatırlamakta fayda var.
Açlık sınırı açısından baktığımızda en zor yılın %69 ile 2001 olduğunu görüyoruz. Bu oranın mânâsı açlık sınırında gelir elde etmek için 1.5 kişinin çalışması gerektiği!
Yıllar içinde bu oranın tedrîcî bir artış gösterdiği ve ilk olarak 2016 yılında %114 ile %100’ü aştığı ve 2020 yılı başında %136 ile zirveye çıktığını görüyoruz. Yıl başından bu yana bu oran %122’ye düşmüştür, ancak yıl sonunda yapılacak asgârî ücret artışı ile gelinecek oranı tekrar kontrol edeceğiz.
Yoksulluk sınırı açısından baktığımızda yine en zor yılın %22 ile 2001 olduğunu görüyoruz. Bu oran bize yoksulluk sınırında gelir elde etmek için neredeyse 5 kişinin çalışması gerektiği! 4 kişilik âile ve 5 kişinin çalışması?..
Aynı açlık sınırında olduğu gibi yıllar içinde bu oranın da tedrîcî bir artış gösterdiği ve 2020 yılı başında %42 ile zirveye çıktığını görüyoruz. Yıl başından bu yana ise bu oran %38’ye düşmüştür, ancak yıl sonunda bu oranı da tekrar kontrol edeceğiz. Günümüz şartlarında yoksulluk sınırında gelir elde etmek için 4 kişilik bir âilenin 2.5 ferdinin çalışması gerektiğini söyleyebiliriz.
Her iki oranın da geçtiğimiz 20 yıllık süreçte ciddi olarak artış gösterdiğini görebiliyoruz. Kısacası analizimizin ilk kısmında 3 ana gıda ürünü üzerinden gördüğümüz alım gücündeki artışı açlık ve yoksulluk sınırı üzerinde de tespit etmiş oluyoruz.
2000’li yıllarda bir çok parametre açısından 3-5 kat gibi ciddi bir gelişme sağlamakla berâber gelinen nokta toplumsal olarak hiç birimizi tatmin etmemektedir. Ülke olarak gerçekten refah seviyesine ulaşmak için ilk hedefimiz asgârî ücretin yoksulluk sınırı seviyesine gelmesi olmalıdır. Bu hedefe ulaştığımızda asgârî ücretin açlık sınırını karşılama oranının %400’ye yâni 4 katına çıkacağını söyleyebiliriz. Belirlediğimiz hedef 7,838.62TL (yaklaşık 1,060 ABD Doları) ile 2020 başındaki tutara göre %114 üstüdür.
Ancak 2008 yılından beri içinde olduğumuz artış eğilimi ile bu hedefe ulaşmamız neredeyse 40 yılı bulacaktır. Toplumsal olarak bu kadar uzun süreyi göze almamız ve kabûl etmemiz mümkün değildir. O zaman 2000-2008 yılları arasındaki 200’den 500 ABD Dolarına yaptığımız sıçramayı en az bir kez daha gerçekleştirerek bu süreyi 20 yılın altına düşürmemiz gerektiği âşikârdır.
Velhâsılı kelâm, asgârî ücretin serüvenini özetlemeye çalıştık. Buradan yola çıkarak bir hedef de belirledik. Bu hedefimize ulaşmak için tarih de verdik!
Yolumuz açık olsun…
1 Asgârî Ücret Uygulamasının Târihsel Gelişimi ve Türkiye-AB Ülkeleri İçin Karşılaştırmalı Bir Analiz; Öçal M., Karaalp-Orhan H. S.; Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Yıl: 2018, Cilt: 5, Sayı: 3
“Asgâri Ücretin ve Farklı Ürünler Temelinde Alım Gücünün Yıllara Göre Değişimi” için bir görüş
Yorumlar kapalı.